Çalışma Saatleri

  • Hafta İçi

    09:00 - 18:00

  • Hafta Sonu

    10:00 - 17:00

KOKUNUN İZİNDE BİR BİLİM İNSANI...

KOKUNUN İZİNDE BİR BİLİM İNSANI...

Prof. Dr. Aytuğ Altundağ, “Koronavirüs sürecinde koku kaybı yaşayan kişilerin yüzde 80’inde kaybın telafisi bir hafta, kalan yüzde 20’sinde ise koku alma yetisi bir ay içerisinde geliyor. Mart ayında tanısını koyduğumuz ama duyusu kalıcı olarak kaybolan örnekler de var” dedi

Bugün yazılarımda öz güven ve gururla sahiplendiğim, kimsenin de toz kondurmasına izin vermeyeceğim bilim insanı kaynağımızdan, ilham veren bir başka isimle birlikteyiz; KBB uzmanı Prof. Dr. Aytuğ Altundağ... Koku üzerine sürdürdüğü başarılı çalışmalarına ve yayınlarına yetişmek neredeyse imkansız olan Altundağ ile Covid-19’la birlikte artan koku duygusunun kaybolmasını ve kalıcı koku kaybının nedenlerini konuştuk.

Biz kokuyu pandemi normalleriyle fark etsek de bu çalışmaların miladı uzun yıllar olabilir. Pandeminin dilimize yerleştirdiği terimlerle başlayalım. Koku alanı nedir, nerede bulunur? 

Tam da belirttiğiniz gibi, bizim uzun yıllardan beri üzerinde çalıştığımız koku ile ilgili problemler, Covid-19 sayesinde bir anda, tüm dünyada konuşulur hale geldi. Çünkü en önemli bulgulardan biri bahsettiğiniz gibi ‘koku
duyusunun kaybolması’.

Koku alanı dediğimiz bölge(ler), burun içinde, koku merkezli beyin içinde ve bu iki alan arasında bağlantıyı sağlayan koku soğancığı içindedir ve bu soğancık kafa tabanında yer alır. Beyin içinde bir ara istasyon gibi çalışır. Koku alanı tam ‘burnumuzun direği’ dediğimiz noktada, burun çatımızda sağlı sollu yer alıyor ve pek çok hastalıkta bu bölgeye ait problemler karşımıza çıkabiliyor. Alerjide, poliplerde, viral enfeksiyonlarda ve Alzheimer’da, bu bölgede birçok varyasyonlar görebiliyoruz.

Koku alma alanı herkeste aynı mı? Yaşla birlikte değişime uğruyor mu?

Yaşlılıkla birlikte koku alma alanının genişliği değişebiliyor, fiziki büyümeyle burnumuzun da büyümesi, koku alma alanını genişleterek anatomik gelişimini tamamlıyor. Koku alanı genişliği kişiye özeldir, olfaktör klefti (yarığı) daha geniş olanlar, kokuya çok daha duyarlı olan, günlük hayatta koku farkındalığı yüksek, gastronomik açıdan daha yetenekli bireyler olabiliyor; parfüm, içecek, kozmetik vb. sektörlerde sadece bu özellikleriyle öne çıkabiliyor. Kadın-erkek ayrımı da yapan bu özellik, burun içinde sahip olduğunuz fiziki alanının büyüklüğüne göre artabiliyor.

​​​​​​​

Kalıcı koku kaybının nedenleri ve kalıcı olmasını engellemenin yöntemleri var mı?

Koronavirüs sürecinde en çok tartışılan kavramlardan bir tanesi de ‘Koku kaybı geçici midir?, Kalıcı mıdır?’ Şunu biliyoruz; koku kaybı yaşanan korona vakalarının yüzde 80’inde kaybın telafisi bir hafta. Kalan yüzde 20’sinde ise koku alma yetisi bir ay içerisinde geliyor. Asıl problem bundan sonra başlıyor ve bazıları için önü açık bir süreç yaşanıyor. Kimisinde üç ay, kimisinde altı ay devam eden kayıplar da olabiliyor.

Şu anda, mart ayında tanısını koyduğumuz ama koku duyusu kalıcı olarak kaybolan örnekler var. Sebepler için geniş bir yelpaze mevcut; mesela koku kaybının başlangıç şiddeti çok önemli. Koku alanının dar veya geniş olması, geniş koku alanına daha fazla virüsün ACE2 reseptörü vasıtasıyla bağlanması, koronaya eşlik edebilecek kronik rahatsızlıklar, kaybın kalıcı ya da beklenmedik uzunlukta olmasına yol açıyor. Bir ay içinde tedaviye başlanmayan vakalarda, süre uzadıkça kaybın kalıcı olma riski de artıyor. 

‘Dünyada yeni bir skor sistemi tanımladık’

 Covid-19 açısından da riskli bir işiniz var, kendinizi nasıl koruyorsunuz?

Kişisel koruyucu ekipmanları kullanmaya çok dikkat ediyorum; maske, siperlik, mesafe, hijyen... Yine uzun yıllardır kullandığım bazı IV destekleri de aldım; glutatyon, yoğun mesai ve ameliyatlar sırasında yüksek doz C vitamini desteği...

Toplumumuzun genelinde olduğu gibi bende de D vitamini eksikliği var ve destek aldım. İyi beslenmeye, uyku düzenini ayarlamaya çalışıyorum ama yine de IV destekleri ihmal etmiyorum.

Orta-uzun vadede tanık olacağımız çalışmalarınız var mı?

Kulak burun boğaz, nöroloji, radyoloji ve adli tıpın oluşturduğu uzmanlık zincirimiz ile burundan beyine koku yolu dediğimiz bir yol üzerine çalışıyoruz. Bu yol aynı zamanda ilaç kullanımı ve ilaç taşıma sistemleri için de ana yollardan bir tanesi.

Yeni yaptığımız bir araştırmada, yine kafa travmaları açısından burun-beyin yolunu inceledik ve dünyada yeni bir skor sistemi tanımladık. Bu sistemde de, takip skor sisteminde de, özellikle kafa travması sonrası oluşan kalıcı koku kayıplarının tedaviye cevap oranlarını belirleyecek kriterleri bulmaya çalıştık. Çünkü hastaların en zorlandığı nokta hastalıkları ve iyileşme durumlarıyla ilgili fikir sahibi olamamaları. Onların prognozunun nasıl olacağına dair bir takip skor sistemi oluşturmaya çalıştık.

Nörolojide çok iyi bilinen bir Glasgow Koma skalası vardır. Buna benzer kafa travmasıyla kokunun iyileşmesi arasındaki korelasyonu gösteren bir takip skor sistemi oluşturduk. Böyle söylüyorum ama çalışmalarımız devam ediyor. Mesela deney hayvanlarıyla yürüttüğümüz, koku hücrelerindeki uyarılmaları ve ölen koku hücrelerinin yerine yenilerini üretmeye çalıştığımız başka bir süreç de var.

Yeni normalde önemli bulgu enstrümanlarından biri olması nedeniyle önümüzdeki dönemde koku daha çok hayatımıza girecek.

Sağlıklı olmak için bilgiyi ve bilginin arayışındaki bilim insanlarını takip edelim.

Bilgili, maskeli, sağlıklı ve mutlu kalın...